28 Aralık 2014 Pazar

Üreme Sistemini Kontrol Eden Hormonlar

ÜREME SİSTEMİNİN HORMONAL KONTROLÜ     
 
 
 
*Erkek üreme sisteminin hormonlarla kontrolü:  Erkek üreme sisteminin hormonal kontrolü, hipofiz bezinden salgılanan, FSH ve LH hormonları ile sağlanır.
 
→Hipotalamus bezi RF faktörleri ile hipofiz bezini uyararak, FSH ve LH hormonlarının salgılanmasını sağlar.
 
 
**FSH: testislerde bulunan seminifer tüpçüklerine etki ederek, mayoz bölünmenin gerçekleşerek sperm üretilmesini sağlar.




**LH: testislerde bulunan leydig hücrelerini uyararak, bu hücrelerin testosteron (androjen) hormonunu salgılamasını sağlar.
 
 


Testosteron hormonu:Spermlerin olgunlaşmasını sağlar.
Erkekliğe ait sekonder eşey karakterlerinin (kalın ses, sakal, bıyık, kuvvetli kaslar…) ortaya çıkmasını sağlar.
 
 
 
 
*Dişi üreme sisteminin hormonal kontrolü:
 
 
→Dişi üreme sisteminin hormonal kontrolü, hipofiz bezinden salgılanan; FSH, LH, LTH ve oksitosin hormonları ile olur.

 
 
**FSH:  
 
Ovaryumdabulunan hücrelere etki eder ve yumurta hücresinin üretilmesini sağlar.
→Bu hormon aynı zamanda, ovaryumunda bolunan foliküllerinöstrojen hormonu üretmesini sağlar.

 
 
Östrojen hormonu:
 
→Döl yatağının iç yüzeyini örten, endometriumtabakasının kalınlaşmasını başlatır.
→Aynı zamanda dişilere ait, sekonder eşey karakterlerinin ortaya çıkmasını sağlar.
          (Göğüslerin gelişmesi, ses inceliği, üreme organlarının gelişimi...) 
 


**LH:
 
→Ovaryumda bulunan foliküllere etki ederek, ovulasyon evresinin gerçekleşmesini sağlar.
→Bu hormon aynı zamanda, yırtılan folikül hücrelerinin; korpus luteuma dönüşmesini sağlar.
 
 
 
 
→Korpus luteum, bol miktardaprogestoron ve az miktarda östrojenhomonu salgılar.
 
 
Progesteron hormonu:
 
→Döl yatağının iç yüzeyini örten,endometrium tabakası maksimummiktarda kalınlaşır.
→Böylece embriyonun tutunup gelişebileceği bir ortam oluşmuş olur.
→Gebelikte bu hormonun oranı, normalin altına düşerse; düşük gerçekleşir.
→Progesteron hormonu aynı zamanda, süt bezlerine süt salgılama özelliği kazandırır.
 
 
 
 
 

**LTH (prolaktin):  

 


**Oksitosin hormonu:
 
→Doğumdan kısa bir süre öncesalgılanmaya başlar.
→Döl yatağı kaslarında bulunan düz kaslara etki ederek, kasılmasını sağlar.(doğum sancısı)
→Doğumdan sonra ise süt bezlerinin süt salgılanmasını sağlar.
 
 
Not:
 
→Süt salgılanmasının devamı, bebeğin meme emmesine bağlıdır.
→Anne emzirmeye ara verirse, süt salgılanması kesilir. 

4.BÖLÜM : Süper kütleli karadeliği fotoğraflamak

Süper kütleli karadeliği fotoğraflamak

Galaksilerin oluşumunu anlamak için merkez noktamız karadeliklerdir. Zaman içerisinde galaksilerin nasıl geliştiklerini anlamamız için bir anahtar görevini görürler. Aslında, kapalı kutu olmalarından çok evrenin ve galaksimizin oluşumunu anlamamızıntemel taşlarıdır. Karadelikleri daha iyi anlayabilmemizin tek yolu, bir tanesine yakından bakabilmektir. Çok yakınına bir ziyaret iyi bir fikir olmadığına göre astronomlar kendi galaksimizin merkezinde yer alan süper kütleli karadeliğin bir fotoğrafını çekmek için bir yol geliştirmeye çalışıyorlar. Bunu da başarabilmek için Dünya’nın kendisi boyutlarında bir teleskoba ihtiyaçları var.
Samanyolu’nun tam merkezinde, galaksinin kalbinde dönüp duran bir sürü yıldız kümesince saklanmış süper kütleli bir karadelik var ve eğer, ”Olay ufku” ile burun buruna gelebileceğimiz Samanyolu Galaksi’mizin merkezinde bir karadeliğe gidebilseydik onu görebilmek olağan üstü olurdu.
Çoğu galaksinin merkezinde bir süper kütleli karadelik bulunuyor. Onların orada oldukları biliniyor çünkü etraflarında dönen ve saatte milyonlarca kilometre hızlarla çekilen yıldızlar var. Shep Doeleman ve takımı optik teleskoplar ile karadeliğin ”Olay ufku” nun resmini görüntülemek için çalışma yapıyorlar. Optik teleskoplar karadeliği doğrudan göremezler ancak karadeliği çevreleyen süper ısınmış ve parıldayan gaz bulutu görüntülerini oluşturabilecek radyo dalgaları gönderirler. Dev radyo teleskopları uzayda bu sinyalleri alır.
Boston yakınlarındaki M.I.T. Gözlemevindeki anten, 30 metreden daha geniştir. 25.000 ışık yılı uzaklıktaki, kendi galaksimizin merkezindeki karadeliğin çok zayıf radyo sinyallerini dahi tespit edebilecek kapasitededir ancak görüntü oluşturabilecek bir büyüklükte değildir. Bu teleskoplardan bir çoğunu alıp dünyanın etrafında çeşitli yerlere koyup sanki dünyanın kendisi bir teleskopmuşçasına sanal bir teleskop oluşturmaları gerekiyor.
super-kutleli-karadeligi-fotograflamak-ilgincbirbilgi-1
Doleman’nın takımı bir çok radyo teleskobunu birbiri ile bağlantılı hale getirecek. Neredeyse tüm Dünya çapında, Hawaii’den Şili’ye oradan Afrika’ya tüm bilgi ağı bağlandığında16.000 km çapında, tek bir teleskoptan 500 kat daha güçlü sanal bir alıcı anten oluşacak. Onlar, yeterince güçlü olacağını ve Samanyolu Galaksi’mizin merkezindeki süper kütleli karadeliğin fotoğrafını çekebileceklerine inanıyorlar. Daha şimdidengalaksimizin karanlık kalbinden sinyaller aldıklarını ama sinyallerin tam bir resim oluşturabilmek için hala çok zayıf olduğunu belirtiyorlar. FakatDoeleman, gelecek yıllarda daha da yeni teleskopların sisteme entegre edilmesiyle görüntülerin iyileşmesini umut ediyor. Eğer başarılı olurlarsa sonunda karadeliğin dış sınırları açığa çıkacak.
Uzak gelecekte, yeni teknolojilere sahip olunca bir karadeliğe girip içinden geçmeyi ve hatta bu seyahatten sağ çıkmayı bile başarabiliriz ve nihayet o zaman sorumuzu cevaplayabiliriz.
Bir karadeliğin kalbinde ne yatmaktadır ? Bazı bilim insanlarına göre karadelikler bir geçiş kapısı olarak kullanılarak evrenler arası bir seyahate araç olabilirler. Bu çok kuramsal ama matematiğin gösterdiği kadarıyla bir karadeliğe doğru düşerken öyle basitçe ölmüyorsunuz. Bir solucan deliğinin içine giriyorsunuz. Uzay ve zamanda bir geçit, bir kestirme yol olabilir. Belki de evren içerisinde karadelikler ardındaki metro sistemi ile çok hızlı seyahat edebiliriz. Eğer karadelikler uzay ve zamanda bir kestirme yol ise bilim kurgunun en küçük fikirlerinden birini gerçeğe dönüştürebilirler. Zamanda yolculuk mümkün, ama pratik değil. Bir solucan deliğinin ağzını açık tutmak için ihtiyacınız olan enerji kaynakları o kadar yabancıdır ki onları laboratuvarda üretemeyiz. Bunu yapabildiğimiz taktirde karadeliklerin gücünü, geçmişi ziyaret etmekte kullanabiliriz. Belki de gelecekteki torunlarımız zaten bu teknolojiye sahip olacaklardır. Bir gün birisi kapınızı çalar ve sizin büyük, büyük, büyük, büyük, büyük torununuz olduğunu iddia ederse kapıyı yüzüne kapamayın. Karadelikler başka evrenlere geçiş kapıları da olabilirler.
Bir karadeliğin diğer tarafında bir Büyük Patlama oluşuyor olabilir. Karadelik çöktüğünde ve maddeler içine hapsolduğunda belki de bu maddeler diğer taraftaki beyaz delikten dışarı püskürtülüyorlardır. Bu Büyük Patlamayı anımsatmıyor mu ? Eğer Büyük Patlama birkaradeliğin diğer yüzü ise belki de bu evrenimizin nasıl doğduğudur. Diğer bir deyişle bizler zaten olay ufkunun içinde olabiliriz. Belki de aslında bir karadeliğin içerisinde yaşıyoruz. Her bir karadelik tam bağımsız bir evrenin merkezi olabilir. Eğer bu doğruysa dışarıda bir yerlerde her biri yıldızlarla, gezegenlerle, hayatla dolu olan milyarlarca evren olabilir.
super-kutleli-karadeligi-fotograflamak-ilgincbirbilgi-2
Şu anda bildiğimiz kadarıyla karadelikler her yerdeler. Büyük boyutlarda ve evrenin gelişimindeki rolleri tahmin ettiğimizden de çok. Evreni anlamamız gerçekten çevremiz açısından bizler için önemli. Teleskoplarla görebildiğimiz evren karadeliklerin her tarafta olduğunu fark etmemiz nedeniyle derinden etkilendi. Bir zamanlar insanlar karadelik fiziğiningerçek olabilmesinin fazla hayali olduğuna inanırlardı ama artık onlarınevrenin gelişmesinde baskın güçler olduklarını biliyoruz. Şunu söylemek hiç de abartılı değil. Eğer karadelikler olmasaydı bizler de olmayacaktık.Aslında varlığımızı, bir yerde karadeliklere borçluyuz. Hikaye henüz bitmedi. Evrenin efendileri ve gizemli nesneler olan karadelikler hakkında keşfedilmeyi bekleyen daha çok şey var.
4. BÖLÜMÜN SONU

3.BÖLÜM : Süper kütleli karadelikler ve kuasarlar

Süper kütleli karadelikler ve kuasarlar

Bilim insanları yaptıkları son araştırmalarda karadeliklerin çok daha büyük olduklarını keşfettiler. Bunlara ”Süper Kütleli Karadelikler” deniyor. Güneş sistemimizle aynı boydadırlar ve bir tanesi degalaksimizin kalbinde bulunuyor. Güneş Sistemi, Samanyolu Galaksisi’nde yer alıyor. Güneş’in de dahil olduğu milyarlarca yıldızdan oluşan tamamı gizemli bir bölgenin tam merkezinde ve etrafında dönüyorlar. Ay, Dünya’nın etrafında dönüyorsa yada Dünya Güneş’in etrafında dönüyorsa o zaman Güneş neyin etrafında dönüyor ? Belki de Samanyolu Galaksimizin tam merkezinde bir karadelik vardır. Ancak gerçekte bir karadeliği görmemiz mümkün olmadığından yapılabilecek en iyi şey bıraktığı izleri takip etmektir.
Astronomlar kızılötesi teleskoplar kullanarak galaksimizin merkezine baktıklarında çok yoğun bir şekilde kenetlenmiş milyonlarca yıldız gördüler ancak merkezde ne olduğunu göremediler. Galaksinin merkezindeki yıldızlar saatte milyonlarca kilometre hızla hareket ediyorlardı ve galaksinin merkezi olağan dışı bir ortam sergiliyordu. Yıldızların hareket ettiği hızlar, galaksinin her hangi diğer bir bölgesinden çok daha fazlaydı. Bu ise bir karadeliğin varlığının kesin göstergesiydi. Görünmez bir güneşin etrafında yarışan gezegenlergibi görünüyorlardı ancak bunlar gezegen değil yıldızdı.
Bu denli büyük kütleli yıldızları böylesine sıkışık yörüngelerde bu hızlarda döndürmek, ciddi bir çekim gücü gerektirir. Evrende böylesine güçlü çekebilecek tek bir şey vardır o da süper kütleli bir karadelik. Bu da Güneş’in 4 milyon katında kütleye sahip bir karadeliğin galaksimizin tam kalbinde yerleştiğinin bir göstergesidir.
Galaksimizdeki her şey, Güneş Sistemi’miz de dahil bir süper kütleli karadelik etrafında dönüyor. Ancak Samanyolu, evrende, ortasında bir karadeliğin bulunduğu tek galaksi değildir. Evrendeki çoğu galaksinin merkezinde birer süper kütleli karadelik bulunmaktadır.
super-kutleli-karadelikler-ve-kuasarlar-ilgincbirbilgi-2
Andromeda Galaksi’si en yakın komşumuzdur. O da, Güneş’ten 140 milyon kez daha kütleli olan bir karadelik etrafında dönmektedir. Diğer galaksilerde de Güneş’in 20 milyar katına kadar kütleleri olan karadeliklerbulunmaktadır. Karadelikler nasıl bu kadar büyüyebilir ? ve galaksilerin merkezlerinde ne yapıyorlar ? Cevaplar için yaklaşık 14 milyar yıl geriye yani evrenin başlangıcına gitmemiz gerekiyor.
O zamanlarda evren, Büyük Patlamadan kalan gaz bulutları ile doluydu.Bazı yerlerde gaz, milyonlarca yıldızın oluşumuna yetecek kadar yoğunbulunmaktaydı. Bu yeni yıldızların çoğu süper kütleliydiler. Çok sıcak ve çok çabuk yandılar sonra da patladılar ve karadeliklerin bir çoğunu oluşturdular.
İlk zamanlarda evren çılgın ve acımasız bir yerdi. Devasa kütlelere sahip bölgeler feci şekilde çarpışıyorlar ve karadelikleri oluşturuyorlardı. Hattaevrenin ilk zamanlarında her taraf yeni ortaya çıkan karadeliklerle dolu olabilir. Çekim gücü bunların çoğunu birbirlerine doğru çekti. Evrenin ilk zamanları boyunca birleştiler ve gittikçe daha da büyük karadelikler meydana getirdiler. Yüzlerce milyon yıl boyunca her bir karadelik büyüdü ve daha güçlü çekim gücü yaratarak daha fazla gaz çektiler. Bu gazdan yeni yıldızlar doğdu ve ilkel galaksiler ortaya çıktı ancakkaradelikler gaz emmeye devam ettiler. Ta ki daha fazlasını alamayıncaya kadar. En sonunda evrenin en güçlü meşalesi gibi büyük bir güçle patladılar.
Yeni bir galaksi uçsuz bucaksız gaz bulutlarından oluşmuş yıldız kümelerinden oluşur. Yeni galaksinin merkezinde gazlarla beslenen genç bir süper kütleli karadelik bulunmaktadır ve gittikçe büyümektedir. Eğer gözünüzde canlandırabilirseniz, bir galaksi gençken ve hala gelişiyorken çekirdeğinde oluşmakta olan bir süper kütleli karadelik bulunmaktadır ve gazlar hala onun içine doğru düşmekte ve hala galaksiyi oluşturmaktadırlar.
Tam bir karadeliğin yakınında her şey çok fazla ısınmaya başlar. Madde ısınmakta ve gaz karadeliğin içine doğru akmaktadır fakat aşırı yüklenme olur ve tüm o sıcak gaz fazlası için artık yer kalmamıştır ve dışarıya atılır. Uzaya devasa şekilde enerji püskürtür. Her püskürme güneş sistemimizden 20 kat daha geniştir ve tüm galaksi boyunca uzanır. Süper kütleli karadelik bir kuasar oluşturmuştur.
Kuasarlar, kelimenin tam anlamıyla evrendeki en parlak nesnelerdir. O kadar yoğundurlar ki tüm bir evreni aydınlatabilirler. Kuasarlar çok büyük miktarlarda (dakikada yaklaşık 10 dünyaya eşdeğer miktarda) gaz bulutu püskürtürler. Bir gazı ısıttığınızda genişleme ve dışarıya doğru patlama eğilimindedir ve burada oluşan aslında bir karadelik rüzgarıdır. Karadelikler gazı emer, kuasarlar ise dışarıya püskürtürler. En sonunda yıldızları oluşturacak hiç gaz kalmaz ve galaksinin büyümesi durur. Tahmin ediyoruz ki, bir galaksinin erişebileceği boyutu merkezindeki karadeliğe bağlıdır. Besleyecek gaz kalmayınca kuasarın püskürmesi azalır ve ölür. Geride kalan isegalaksinin merkezinde süper kütleli bir karadelik ve bir çok genç yıldızdır.Tıpkı bizim Samanyolu Galaksi’mizin gençliğinde olduğu gibi.
super-kutleli-karadelikler-ve-kuasarlar-ilgincbirbilgi-1
Geçmişte Samanyolu genç bir galaksi iken bizler de muhtemelen bir kuasardık. Muhtemelen her büyük galaksi gençliğinde bir kuasardı ancak şimdi yeterince büyüdük ve galaksi durgunlaştı. Şimdilerde astronomlar, Chandra Gözlemevi uzay teleskobunda, daha fazla karadelik bulmanın sırrını ve nasıl işlediklerini anlamak için kuasarları tarıyorlar.
Uzay teleskobu, kuasarların yaydığı güçlü x ışınlarını tespit edebilecek güçte. Her şekilden ve boyuttan kuasarın uzaya püskürmeleri görünüyor. Her biri de ortasında bir karadelikle genç bir galaksinin doğumunusimgeliyor. Galaksiler olgunlaşıp son şeklini alırken bu kuasarlar sonunda dinginleşecekler. Artık bilinen gerçek ise, süper kütleli karadeliklerin vekuasarların galaksileri kontrol ettiği ve onları yarattıklarıdır.
3. BÖLÜMÜN SONU

2.BÖLÜM : Karadeliğin içine yolculuk

Karadeliğin içine yolculuk

Galaksimize ve diğer galaksilere baktığımızda evrenin güçlü karadeliklerle dolu olduğunu görüyoruz. Karedeliklerin nasıl çalıştıklarını anlamak çok zor ve bunu bulmanın tek yolu da onlardan birini ziyaret etmek. Bunu yapmak için karadeliğe kadar uzanan derin uzay boşluğunu aşıp geçmeniz ve sonra da karadeliğin içine girmenizgerekir. Bulunacağınız yerde ise gerçek zaman dağılıp gidecek ve zaman duracaktır.
Evrende milyarlarca karadelik var. Teleskoplarla ve uydularla tespit edilebilirler ama yakından bakınca gerçekte neye benzedikleri asla bilinmez. Bilim insanları şimdiden karadeliğe bir yolculuğa ilişkin fikirler üretiyorlar. Evrenin en tehlikeli yerine tek yönlü bir yolculuk.Karadeliklerin yakınına dahi insanlar gönderilemez fakat robot bir sonda, kenar sınırını geçmeden hemen önce veri sinyalleri gönderebilir.
Bir karadeliğin kenar sınırına ”Olay Ufku” denir yani uzay ve zamanın sınır çizgisi. Olay ufku, uzayı iki ayrı bölgeye ayırıyor fakat fiziksel bir yüzey olarak değil. İçine doğru düşerseniz farketmezsiniz ancak bir kez içinden geçerseniz de sonunuz bellidir. Olay ufkuna yaklaştığınızda çekim gücü gittikçe güçlenir ve garip şeyler olmaya başlar. Önde ayaklarınız olmak üzere karadeliğin içine düşerseniz,ayaklarınız merkeze daha önce yaklaşır ve böylece hissettiğiniz çekim gücü de daha fazla olur. Başınız yeterince yakın olmadığı için orada hissettiğiniz çekim gücü daha az etkili olacaktır. Temelde olan şey ise esnemenizdir. Ayaklarınız giderek başınızdan daha kuvvetli bir şekilde çekilir. Gittikçe ince ve daha ince olursunuz. Upuzun ince bir spagetti çubuğuna benzersiniz. Bu yüzden çekim gücü, robot sondayı sınırlarına kadar esneterek uzatacak ve sonra parçalayacak fakat sondanın yeterince güçlü olduğunu varsayarsak, olay ufkuna yaklaştıkça her şey saçma bir hal almaya başlar. Çekim gücü o kadar güçlü hale gelir ki, zamanı durdurur. Zamanı sonsuz olarak düşünürüz ancak karadelikte bir şekilde zaman durur. Eğer uzaktan izliyor olsaydınız, robot sonda karadeliğe yaklaştıkçayavaşlıyor gibi olacaktı sonra da tamamen durmuş gibi görünecekti. Tüm bu süreç çok kısa bir zaman alabilir fakat dışarıdan bakıldığında sonda, gittikçe duracakmış gibi yavaşlıyor görünecektir. Cismin içeriye düştüğünü asla gözlemleyemeyiz. Tüm olay ufku boyunca, tam yüzeyde donar kalır. Çünkü sizin saatinizle mukayese edildiğinde onun saati sonsuz derecede yavaşlamıştır. Gerçekte sonda durmamıştır, gitmeye devam eder ve olay ufkunu geçer. Eğer sondanın karadeliğin girişine doğru geriye bakan bir kamerası varsa ışığın içeriye doğru emildiğini görecektir. Eğer kamerayı önüne tutarsa başlangıçta sadece siyahlık görecektir ancak karadeliğin kalbine doğru ilerledikçe evrendeki en tuhaf yer ile karşılaşır.
karadeligin-icine-yolculuk-ilgincbirbilgi
Karadeliğin yoğun çekim gücü her şeyi aşağıya doğru, merkezindeki inanılmaz küçücük bir noktacığa kadar çeker. Bilim insanları buna ”Tekillik” diyorlar. Tekillik, sonsuz çekim gücüne sahip bir noktadır. Uzayın ve zamanın anlamını yitirdiği bir nokta. Karadeliğin merkezinde nelerin olup bittiği gerçekten bilinmiyor. Yoğunluklar çok yüksek ve bilinen fizik kanunlarını da ortadan kaldırıyor. Tekillik basitçe ”Bilmiyorum” ya da ”Hiç bir fikrim yok” demenin bir diğer yolu. Şimdi bile bilim insanları bu soruya cevap veremiyorlar.
Karadelikler tarafından uygulanmakta olan kanunlar, mevcut fizik kanunlarını geçersiz kılan kanunlardır. Henüz bilim insanlarının anlayamadığı ve karadeliklerin işleyişinin uyum gösterdiği kurallar. 
2. BÖLÜMÜN SONU

1.BÖLÜM : Karadelik nedir, nasıl oluşur ?

Karadelik nedir, nasıl oluşur ?

Evrende, bir karadelikten daha büyük, güçlü veya korkutucu başka bir şey yoktur. Karadelikler gezegenleri, yıldızları ve yanlarına yaklaşan her şeyi yutarlar. Fizikçilerde sonu gelmeyen başağrıları oluştururlar çünkü karadelikler her türlü fizik kuralını alt üst ederler.Bilinen bir gerçekte, karadeliklerin evrenin gelişmesinde baskın rol oynadıkları ve evrenin kurallarını koyduklarıdır.
Karadelikler evrende ki en gizemli nesnelerdir. Çekim güçleriinanılmazdır ve hiç bir şey onlardan kaçamaz. Tüm galaksileri yutabilirler. Dağınık yiyicilerdir ve bir yıldızın, maddenin, enerjinin,çekim gücünün son durağıdırlar. Bu her şeyin üzerinde bir seviyedir. Yok etme güçleri olmasına rağmen evrende, galaksilerin oluşumunaher şeyden çok karadelikler yardımcı olmuşlardır. Büyük kozmik makinenin önemli bir parçasıdırlar ve bazı astronomlara göre paralel evrenlerin kapıları bile olabilirler.
Karadelikler, evrenin doğumunu anlamamızda anahtar rol oynayabilirler. Evrenin oluşumu ve sonra da ölümü hakkında sorularımızı cevaplayabilirler. Bir anlamda modern astronominin öncüleri gibidirler ve galaksilerin oluşumuna ait düşüncelerimizi ve hatta evrenin nasıl işlediğine dair fikirlerimizi değiştirebilirler. Kudretlerini doğadaki en temel güçlerin birinden alırlar, çekim gücünden.
Yerçekimi ayağımızı yerde, gezegenimizi de Güneş’in yörüngesinde tutar fakat bir karadelikte çekim gücü tüm hesapların ötesindedir. Öylesine güçlüdür ki, yanındaki her şeyi emer. Uzak yıldızların ışıklarını dahi bükebilir ve eğer o ışık çok yakınına gelirse karadelik tarafından yutulur. Mesela bir karadeliği şelale olarak düşünelim. Çekim gücü de nehir olsun ve şelaleye doğru aksın. Işık demeti ise bir kano olsun. Şelalenin yukarılarında, nehirde akıntı zayıftır. Kanocu akıntıya karşı zorlanmadan ilerleyebilir ancak şelalenin yakınlarında akıntı daha güçlüdür ve kanocu kurtulmaya çalışır. Şelalenin kenarları tıpkı karadeliğin kenarları gibidir. Kanocu ne kadar güçlü olursa olsun, aşağıya doğru gidecektir. Uzayda da aynısı olur. Karadeliklerin yöntemi gerçekten yıkıcıdır çünkü onlara yaklaştıkça yerçekim süper güçlü bir hal alır. O kadar güçlüdür ki, ışığı dahi yer. Karadeliklerin ”Kara” olması da işte bu yüzdendir.
karadelik-nedir-nasil-olusur-ilgincbirbilgi-1
Eğer bir karadelik Güneş Sistemi’nin yolu üzerinde bulunsaydıDünya’yı paramparça ederdi. Herhangi bir karadelik, Güneş Sistemi boyunca ilerleseydi, tüm gezegenleri Güneş’ten çok daha güçlü çekerdi ve Güneş Sistemi’nin çekimsel dengesini tamamen alt üst ederdi. En sonunda ise gezegenlerin yörüngelerini bozarak onları birbirinin içine gömerdi. Gezegenler sağa sola savrulur ve Güneş Sistemi boyunca her yer parçalanmış olurdu. Eğer bir karadelik Dünya’ya yaklaşırsa, çekim gücü,tüm göktaşlarını yörüngelerinden söküp alarak gezegenimize doğru fırlatır ve Dünya’nın yüzeyi bir cehenneme dönerdi. Önce atmosferi sonra da gezegenimizi yutardı.
Bütün bir Güneş Sistemi’ni yok etmek bir karadelik için hiç zor değildir ancak karadelik, büyük ve boş bir uzayın emici bir parçasıolmaktan daha fazladır. İnanılmaz derecede ağırdır.
Karadeliğin ne kadar ağır ve yoğun olduğu hakkında bir fikir edinebilmek için Dünya’yı hayal edin ve şimdi onu sıkmaya başlayın. Öylesine şıkıştırın ki atomlar bile içlerine çöksün.
Yeryüzü, çapı 2 inç boyutuna küçüldüğünde (bir golf topu kadar) bu bir karadeliğin yoğunluğudur ve hala Dünya’nın ağırlığında veaynı çekim gücüne sahip olacaktır. Bir şeyi bu kadar küçük ve böylesine yoğun ve böylesine güçlü ne yapabilir ? Evrende gerçek anlamda bir karadelik oluşmasının tek yolu, çekim gücünün kendi işini kendisinin yapmasıdır. Evrende bu kadar çekim gücü üretenyalnızca bir yer mevcuttur o da büyük yıldızların içidir. Kütleleri Güneş’in 10 katı büyüklüğünde olan yıldızlar öldüklerinde çekim gücü onları şıkıştırır. Büyük bir patlamaya sebep olur, bir süpernovaya fakat bazı yıldızlar bundan da büyüktürler. Bu süper kütleli yıldızlar Güneş’ten 100 kat daha büyük ve 100 kat daha fazla çekim gücüne sahiptirler. Bu yıldızlardan biri öldüğünde evrenin en büyük patlamalarından birine neden olur, bir hipernovaya. Bu aynı zamanda bir karadeliğin doğumudur. Evrenimiz yıldızlarla doludur. Yaşamlarının sonunda bazısı sessizce ölür, bazısı muhteşem patlamalara sebep olur, bazısı da karadelikleri doğurur. Güneş’e göre 100 kat daha kütleli bir yıldız, yaşamının sonunda yakıtını tüketir ve karanlık bir deliğe doğru çökmeye başlar ve kalbinde muazzam bir çekim gücü oluşur.
Çapı bir milyar kilometreden daha fazla olan ve ölen bir yıldız, dev bir nükleer birleştirme reaktörüdür. Dışarıya sürekli enerji pompalar ve aynı zamanda yıldızın inanılmaz ağırlığı, onun merkezine doğru çökmesine neden olur. Bir kaç milyon yıldır birleştirme ve çekim gücü birbirini dengelemiş olsa da yıldızın yakıtı bitmeye başladığında birleştirme durur, denge durumu bozulur ve yerçekimikazanır. Bir milisaniye kadar sürede, çekirdek orjinal boyutunun küçük bir oranına kadar küçülür ve bir bebek karadelik doğar. Aniden yıldızın kalıntılarını yemeye başlar. Madde karadeliğe sürüklendikçe, inanılmaz derecede ısınır. Ortadaki yeni karadelik, kendisini çevreleyen yıldızın gövdesinden beslenmeye devam eder. Gazı hızla tüketir, tıkanır ve öksürür. Dışarıya büyük enerji demetleri fışkırtır.Temelde yıldızı yiyerek, kendi yolunu açar ve tüm bunlar milisaniyeler içinde olur. Yıldızın geri kalan kısımlarının haberi bile olmadançekirdek gider. Böylece yıldız, gövdesi daha yere düşmeden ölür ve sonunda patlar. Bir saniyede Güneş’in tüm yaşamı boyunca üreteceği enerjinin 100 katında bir enerji ortaya çıkarır. Geride kalan yeni bir karadelik ve iki taraflı bir püskürmedir. Bu püskürmelere”Gama Işını Püskürmeleri” denir.
karadelik-nedir-nasil-olusur-ilgincbirbilgi-2
Gama ışını püskürmeleri ışık hızındadırlar ve evrene doğru dağılırlar.İnanılmaz enerji yüklü olaylardır. Saf enerji ve güç açısından bakıldığındagama ışını püskürmeleri, karadeliğin kendisinden sonra ikinci sırayı alırlar. Çoğu sadece bir kaç saniye sürer ve önlerine çıkan her şeyi kızartırlar. O kadar yoğundurlar ki eğer galaksimizde Güneş Sistemi yakınında bir tanegama ışını püskürmesi oluşsaydı tüm gezegeni bir anda buharlaştırabilirdi.Gama ışınları, karadelikler hakkında ve evrenimizin nasıl işlediği hakkındabizlere önemli ipuçları sunarlar. Bir gama ışını püskürmesi görüldüğünde bu bir karadeliğin doğum çığlıdır. Astronomlar gama ışını püskürmelerini sayarak kaç adet karadeliğin oluştuğunu tespit edebilirler.
1. BÖLÜMÜN SONU

27 Aralık 2014 Cumartesi

Üreme Sistemi

ÜREME SISTEMI

Üreme
  • Canlıların kendilerine benzer yeni canlılar oluşturmasıdır
  • Populasyonun devamını sağlar
  • Virüslerin canlılarla ortak olan önemli özelliğidir
  • Bireyin türe yönelik canlılık özelliğidir
  • Kalıtsal özelliklerin nesiller boyu saklanmasını sağlar
Eşeyli ürem ve çeşitleri 
Özellikleri:
  • Temel mekanizması: Mayoz ve döllenmedir
  • Aynı türün farklı cinsiyetine sahip iki bireyin oluşturduğu gametlerin birleşmesi ile gerçekleşir
  • Canlılarda çeşitliliğin artmasına neden olur
  • İleri (Gelişmiş) üreme şeklidir
  • Bakteriler,silliler,volvox,mantarlar,bitkiler ve hayvanlarda görülür
  • Yeni kalıtsal kombinasyonların oluşumunun nedenidir
 Eşeyli üremede 
1-Gamet ve gametlerin oluşumu:Mayoz
2-Gametlerin birleşmesi:Döllenme
3-Döllenme ile oluşan hücre:Zigot
Hayvanlarda Üreme 
   İnsanda erkek üreme sistemi

A-Testis
B-Epididimis
C-Vas deferans
D-Penis
E-Salgı (Seminal) bezleri
a-Seminal bez      b-Prostat bezi       c-Cowper bezi
A-Testis:
  • Yapısında bulunan seminifer tüplerinde spermler oluşur
  • Yapısında bulunan leydig hücreleri ile eşey hormonu üretir
  • Spermlerin  farklılaşmasının gerçekleştiği yerdir
  • Vücud ısısından 2-3 oC daha düşüktür.
B-Epididimis:Spermlerin olgunlaştığı ve depolandığı yerdir
C-Vas deferans:Olgunlaşan spermlerin toplanıp biriktirilmesinde vegerektiğinde seminal salgılarla karıştırılarak dışa  atılmasında rol alır.
D-Penis:Çiftleşme organıdır
E-Seminal bezler ve salgıları: ( Seminal bez,prostat bezi,Cowper bezi)
  • Spermlerin korunması
  • Spermlerin beslenmesi
  • Spermlerin hareket etmesinde rol alır
Spermatogenez :
Erkek bireylerde testislerde spermlerin meydana gelmesidir:

Özellikleri:
  • Testiste seminifer tüplerinde gerçekleşir
  • Ergenlik dönemine kadar sadece sperm ana hücreleri (Spermatogoniumlar) mitozla çoğalır
  • Ergenlikle beraber mitozla çoğalırken mayozla spermler meydana gelir
  • Mayoza başlayacak hücreye 1.spermatosit (2n) denir
  • Mayoz II geçirecek hücreye 2. spermatosit (n) denir
  • Mayoz sonu oluşan hücrelere spermatid (n) denir
  • Oluşan spermatidler dölleme yeteneği kazanmak için farklılaşırlar. Bu olaya spermiyohistogenez denir.
  • Farklılaşma epididimiste gerçekleşir
  • Her sperm ana hücresinden kalıtsal olarak farklı 4 aktif  sperm oluşur
Farklılaşma:
  • Golgiden akrozom gelişir
  • Sitoplazmanın önemli kısmı atılır
  • Nucleus yoğunlaşır
  • Kuyruk gelişir
 Spermin özellikleri:
  • Az sitoplazmalı ,küçüktür
  • Kamçılı ve aktif hareketlidir
  • Besin maddesi içermez
  • Uç kısmında ovum zarını eritecek enzim içeren akrozom bulunur
  • Fertilizin maddeye pozitif taksi gösterir
  • Zigotun kromozom kaynağıdır
  • Zigotun sentrozom kaynağıdır
  • Dişi üreme sisteminde 2-3 gün canlı kalabilir
  • Ömür boyu üretilir
  İnsanda dişi üreme sistemi

A-Ovaryum
B-Follopi kanalı(Tüpü)
C-Uterus
D-Vagina
 A-Ovaryum:
  • Yumurtaların oluştuğu organdır
  • Ortalama 28 günde  bir yumurta gelişir
  • Yumurta gelişimi var olan yumurtaların mayoza devam etmesidir
  • Yumurtalar folikül denen yapıların içindedir
B-Follopi kanalı(Tüpü):
  • Ovulasyonla karın boşluğuna bırakılan yumurtaları huni şeklindeki baş kısmı ile toplar.
  • Kanala geçen yumurtalar uterusa taşınır
  • Döllenmenin gerçekleştiği yerdir
  • İlk  bölünmeler kanalda başlar
  • İç yüzey silli epitelle döşelidir
  • İç yüzeyde besleyici sıvı üreten bezler bulunur.Bu bezlerden salgılanan sıvı ile döllenmiş yumurtanın harerket ve beslenmesi sağlanır
 C-Uterus:
  • Duz kaslardan oluşmuş organdır
  • Follopi kanalı ile vagina arasında yer alır
  • Embriyonik gelişimin gerçekleştiği yerdir
 D-Vagina:
  • Spermlerin dişi vücuduna alındığı organdır
  • Doğumda bebeğin ana vücudunu terkettiği organdır
  • Döllenmemiş yumurtanın dışa atılımını sağlar

 Menstrual döngü
  • Folikül evresi
  • Ovulasyon evresi
  • Korpus luteum evresi
  • Mensturasyon evresi
A-Folikül evresi:
  • 14 gün sürer
  • Ovaryumda genç folikül içindeki ootidin mayoza devam etmesi ile başlar
  • Kanda FSH  miktarı fazladır evre sonuna doğru gittikçe azalır
  • Gelişen folikülle birlikte kandaki ostrojen miktarı artar
  • Follopi kanalında silli hücre faaliyeti  ve özel salgı miktarı artar
  • Uterus endometyumunda  mitoz artar iç doku kalınlaşır
  • Uterusta kandamarı mikterı artar
 C-Ovulasyon:
  • Bir gün sürer
  • Kanda LH oranı fazladır.FSH oranı azalmıştır
  • Gelişen folikülün yırtılması ile içindeki 1.Ootid karın boşluğunabırakılır
  • Vücud ısısı  yaklaşık 0,5 oC yükselir
 C-Korpus luteum evresi:
  • Ovulasyonla yırtılan folikül korpus luteuma döner
  •  14 gün sürer
  • Kanda LH oranı FSH oranından fazladır
  • Korpus luteum kana fazla miktarda progesteron az miktarda ostrojen salgılar
  • Uterusta kalınlaşan endometyum süngersi yapı kazanır
  • Uterusta oluşan kan damarlarına kan hücum eder
  • Follopi kanalına geçen ootid burada bir gün içinde döllenir veya döllenmez;
    • Döllenirse mayoz devam eder embriyo oluşur ve hamilelik gelişir
    • Döllenmezse mayoz devam etmez ve ovum bozulur
 D-Menstural evre:  
  • Yaklaşık 3-5 gün sürer
  • Folikül evresi içinde yer alır
  • Kanda LH ve Progesteron miktarı azalır
  • Döllenmemiş yumurta ve süngersi yapı kazanmış uterus dokusu bir miktar kanla beraber vücud dışına atılır
 Oogenez :
Dişi bireyin ovaryumunda gerçekleşir.

Özellikleri:
  • Ovaryumda folikül içerisinde gerçekleşir
  • Embriyonik evrede 3. aydan itibaren ovum ana hücreleri gelişir
  • Embriyonik dönemde mayoza başlayan 1. oositler ergenlik dönemine kadar  profaz-1 evresinde kalırlar
  • Ovaryumda gelişecek ovum sayısı bellidir
  • Ergenlikle beraber periyodik olarak  ortalama 28 günde bir ovum  gelişir
Not: Bazı hayvanlarda ovum yılda bir topluca, bazılarında birkaç kez  gruplar halinde bırakılır
  •  Bir oogoniumdan 1 ovum 3 kutup hücresi oluşur
  • Oogniunun sitoplazmasının büyük kısmı ovumda kalır
  • Ortalama 45-50 yaşına kadar devam eder
Ovumun özellik ve görevleri:
  • Bol sitoplazmalı ve büyüktür
  • Hareketsizdir
  • Türe göre değişik orende besin içereir
  • Zigotun kromozom kaynağıdır
  • Zigotun mitokondri kaynağıdır
  • -Döllenmeden sonra zigota dönüşür
   Döllenme 
Ovum ile spermin birleşmesi olayıdır.

Döllenme  gerçekleştiği ortam  
A-Dış Döllenme  :
  • Sadece suda yaşayanlarda gözlenir.
  • Döllenme olasılığını arttırmak için fazla sayıda üreme hücresi oluşturulur.
  • Döllenen yumurtadaki embriyo gelişimini suda tamamlar.
  • Genellikle yumurta ve spermler suya bırakıldığından çiftleşme  organlarına rastlanmaz.
 B-İç Döllenme :
  • Kara ortamında  nem , sıcaklık ve radyasyon gibi faktörlere  karşı üreme hücrelerini korumak için döllenme dişi bireyin üreme sisteminde gerçekleşir.
  • Genelde karada yaşayanlarda görülür.
  • Üreme hücreleri dişi bireyin üreme sistemi içinde birleştiğinden döllenme olasılığı fazlalaşmıştır.
  • Döllenmiş yumurtadaki embriyo gelişimini dişi bireyin içinde veya dışarıda tamamlayabilir.
  • Çiftleşme organları kullanıldığından üreme hücresi sayısı azdır.

 Döllenme ve gelişme şekline göre üçe ayrılır 
 A-Dış döllenme ve dış gelişme:
  • Suda yaşayan canlılarda (Balık ve kurbağalarda) görülür
  • Yumurta ve sperm vücud dışına su ortamına bırakılır
  • Döllenme garantisi yoktur
  • Yumurtanın etrafında kabuk oluşumu yoktur
  • Döllenmeden sonra gelişen embriyoda kabuk,korion,amnion ve allantois gibi zarlar yoktur.Sadece vitellüs kesesi vardır.
  • Embriyo su ve O2 ihtiyacını sudan karşılar
  • Embriyo metabolik artıkları  bulunduğu su ortamına difüzyonla verir
  • Yumurtada yeterli besin olmadığı için başkalaşım veya embriyonal gelişim tamamlanmadan beslenme davranışları görülür
  • Yumurta sayısı fazla döllenme garantili değildir
 B-İç döllenme dış gelişme:
  • Karada yaşayan sürüngen ve kuşlarda görülür
  • Döllenme dişi bireyin vücudu içinde müller kanalında gerçekleşir
  • Döllenmeden sonra yumurta etrafında kabuk oluşumu gerçekleşir
  • Yumurta vücudun dışında gelişimini tamamlar
  • Gelişen embriyonun etrafında kabuk,korion,amnion zarları ayrıca yedek besin deposu vitellüs kesesi ve metabolik artıkları depolayan allantois kesesi bulunur
  • Embriyo ile dış ortam arasında sadece gaz alış verişi vardır
  • Yumurta sayısı az döllenme garantilidir
  • Yumurtada embriyonik gelişimi tamamlatacak kadar yeterli besin bulunur
  • Dişilerde müller kanalı oluşan yumurtanın döllendiği,vitellüsün vekabuğun oluştuğu yerdir.
C-İç döllenme ve iç gelişme:
  • Memelilerde görülür
  • Döllenme dişi bireyin vücudu içinde gerçekleşir
  • Embriyonik gelişim dişi bireyin vücudu içinde tamamlanır.Ana organizma embriyonun korunması,beslenmesi,solunumu vb.bütün yaşamsal ihtiyaçlarını karşılar
  • Yumurta sayısı azdır döllenme ve gelişme garanti altındadır
  • Oluşan embriyo madde alış verişini ana organizmanın vücudu ile yapar
  • Yumurtada kabuk yoktur. Vitellüs çok azdır.
  • Allantois ve vitellüs keseleri körelmiş ve bu keselerin görevini göbek bağı almıştır

Not:İç döllenme iç gelişme gösteren bazı balık ve sürüngenlerde ana organizmanın rolü:
1-Döllenme ortamıdır
2-Embriyonun korunmasında rol alır
   Döllenme ve Gelişim 
Ovipar canlılar:
  • İç döllenme veya dış döllenme görülür
  • Gelişme vücud dışında gerçekleşir
  • Embriyonik gelişimi destekleyecek özel davranışlar gelişmiştir
Örn:Balık,kurbağa,sürüngen ve kuş
 Ovovipar canlılar:
  • İç döllenme görülür.(Genelde)
  • Embriyonik gelişim yumurta içinde ana canlının vücudu içinde özel organlarda gerçekleşir.
  • Ana canlının vücudu sadece koruyucudur
  • Gelişimi biten yavru doğar gibi ana vücudu terk eder
Örn:Karasinek,lepistes,engerek,köpek balıkları
 Vivipar canlılar:
  • İç döllenme görülür
  • Yumurtalarda vitellüs çok azdır
  • Gelişme ana canlının vücudunda gerçekleşir
  • Ana canlı  embriyonun bütün ihtiyaçlarını karşılar.
(Beslenme,korunma,boşaltım maddelerinin atılımı,solunum vb.)
Örn:Memeliler
Hayvanlarda gelişme
Bir canlının zigottan ergin haline gelinceye kadar geçirdiği değişim ve gelişim olaylarına ontogenez denir.Hayvansal organizmalarda yumurta özellikleri gelişimin temel özelliklerini belirler.
Besin içeriğine göre yumurta tipleri
1-İzolesital:Vitellüs yumurtada az ve eşit dağılım gösterir
Örn:Memeli
2-Telolesital:Vitellüs çok ve bir kutuba toplanmıştır
Örn:Sürüngen,Kuş
3-Sentrolesital:Vitellüs merkezde toplanmıştır
Örn:Böcekler
Hayvanlarga gelişim olayları

1-Segmentasyon:
a-Döllenmeden sonra zigotun geçirdiği hızlı bölünme olaylarıdır
b-İlk iki bölünme meridiyonal ikinci bölünme ekvatoraldır
c-Zigotun bölünmeleri ile oluşan hücrelere blastomer denir
d-İlk bölünmelerde embriyonun hücre sayısı artar ancak büyüme gerçekleşmez,Ağırlık artışı olmaz
e-Hücre yığını (Üzüm salkımı) haline gelmiş evreye marula evresi denir.
f-Marula evresinden sonra  bölünmeler devam ederken içte bulunan hücreler dışa göçerler.Ortası boş çevresinde hücre sıraları olan bu evreye blastula evresi denir.
g-Segmentasyo olaylarında farklı büyüklükte hücrelerin oluşması vitellüs nedenlidir.
h- (Segmentasyonun önemi)Farklı besin,sitoplazma ve organel alan bu hücreler ileride farklı gen işleyişleri ile farklı yönlerde özelleşme göstereceklerdir.
I-Blastulayı oluşturan hücrelere blastomer, ortadaki içi özel sıvı ile dolu boşluğa ise blastosöl denir.
2-Gastrulasyon:
a-Balastula evresinden sonra alt kısımdaki hücreler çökme ve göçme hareketleri ile blastosöle çökerler.
b-Çökme olayı sonunda iki tabakalı embriyo oluşur.Oluşan tabakalardan dıştakine ektoderm,içtekine endoderm denir
c-Embriyoda oluşan yeni boşluğa arkenteron (İlk sindirim boşluğu),Bunun dışa açıklığına ise plastopor denir
d-Bu evrede blastosöl ortadan kalkar.Arkenteron kalıcı boşluk olup ileride sindirim sistemi ,sinirve solunum sistemi oluşumunda rol alır.Blastopor ise  ağız ödevi görürü.
e-Süngerler ve sölentera grubundan canlılar embriyonik gelişimin bu evresinde kalırlar. Sahip oldukları organ ve sistemleri ektoderm ve endodermden oluşur.
f-İlerki aşamalarda ektoderm ve endodermden ayrılan hücre ve hücre grupları iki deri tabakası arasında organize olarak mezodermi oluşturur ve embriyo üç deri tabakasından oluşur.
g-Oluşan mezodermin ortasında kalan boşluğa sölom (Gerçek vücud boşluğu) denir.
h-Ektoderm ve endoderm arasında serbest kalan hücreler mezenşim hücreleri olarak adlandırılır ve ileride bağ dokunun oluşumunda rol alır
3-Farklılaşma(Histogenez) ve Organogenez:
Histogenez:Embriyoda hücre hareketleri,gruplaşmaları ve etkileşimleri sonucu ileride farklı dokuları oluşturacak hücreler halinde farklılaşmalarına denir
Embriyonal evrede embriyonal deri ve hücrelerin birbirleri üzerinde belirli yönlerde farklılaşmalarına neden olan karşılıklı etkileşimine embriyonik indüksiyon denir.

Organogenez:Embriyoda ileride farklı organların oluşumunda rol alacak organ taslaklarının oluşumuna denir.
Histogenez ve organogenez:Embriyonik deriler ve bunlardan oluşan doku,organ ve sistemler.

A-Ektoderm:  Sinir hücreleri,ter-yeğ-süt bezleri,duyu hücreleri,göz merceği,epidermis.
B-Mezoderm:Kan doku,Kas doku,Kıkırdak doku,Bağ doku,Endotel-Endokard,Boşaltım sistemi organ ve dokuları,Üreme sistemi organ ve dokuları
C-Endoderm:Sindirim sistemi epiteli-(Örtü,Salgı Emme) ,Solunum sistemi epiteli,Karaciğer,pankreas (Dış salgı bezi ve kanalları),Tiroid ve paratiroid bezi.
Embriyonik örtüler ve gelişim  
A-Balık ve kurbağalarda gelişim:

 a-Kabuk,amnion zarı ve sıvısı,allantois bulunmaz
b-Yumurtada besin içeriği az olduğundan embriyonal evrede beslenme davranışı veya başkalaşım görülür
c-Embriyonik gelişimde canlı dış ortamla madde alış verişi yapar
B-Sürüngen ve kuşlarda gelişim:

a-Kabuk,korion,amnion,vitellüs ve allantois kesesi bulunur
b-Gelişim yumurta kabuğu içinde gerçekleşir
c-Embriyo ile dış ortam arasında sadece gaz alış verişi bulunur
d-Besin vitellüsten sağlanır
e-Artık maddeler allantoiste birikir.Allantois solunumda da rol alır
f-Amnion zarı embriyoyu sarsıntı,ısı değişimleri,vb. fiziksel etkilerden korur
g-Korion koruma ve solunumda rol alır

 
C-Memelilerde gelişim:
1-Gagalı memeliler:
a-Vitellüs  oldukça fazladır
b-Döllenen yumurta bir süre ana canlıda kaldıktan sonra yuvaya bırakılır
c-Yumurtadan çıkan yavru bir süre anaya bağımlı ve ondan süt emerek beslenir
d-Doğum görülmez
e-Ana vücudu sadece döllenme ortamı ve bir süre koruma sağlar
2-Keseli memeliler:
a-Yumurtada az vitellüs vardır
b-Bir süre annenin uterusunda tam gelişeyen embriyo doğar
c-Doğan yavru keseye geçer ve burada süt bezleri ile beslenmesini ve gelişimini sürdürür
3-Plasentalı memeliler:

 a-Kabuk bulunmaz
b-Allantois ve vitellüs keseleri körelmiştir
c-Amnion zarı ve sıvısı bulunur.Bu yapı embriyoyu basınç,ısısal değişim vb. fiziksel etkilerden korur
d- Plasenta embriyodan chorion ve allantois ile anneden uterus dokularından oluşmuştur
e-Embriyo solunum beslenme ve boşaltım ihtiyacını plasenta aracılığı ile ana canlıdan karşılar
f-Plasenta aracılığı ile anneden embriyoya besin,O2 geçer.Embriyodan anneye ise CO2 ve metabolik artıklar geçer
g-Anne kanı ile embriyo kanı karışmaz
h-Plasenta ayrıca 3. aydan itibaren Progesteron üreterek hamileliğin devamında önemli rol alır
ı-Plasenta ile embriyo arasında ise göbek bağı bulunur
k-Göbek bağı;Amnion zarından oluşur,içinde vitellüs kesesi,allantois  ve embriyoya ait kan damarları bulunur
l-Embriyoya ait atar damar plasentaya CO2 ve artıkları taşır (Kirli kan),Toplar damar ise plasentadan besin ve oksijen taşır(Temiz kan)
m-Plasentada aktif taşımanın gerçekleşmesi nedeni ile enerji ihtiyacı ve oksijen tüketimi oldukça fazladır
n-Doğumdan sonra göbek bağının kesilmesi ile embriyo bağımsız birey haline gelir.